Rembrandt-Portrait-of-Agatha-Bas-Bambeeck-300x197Geçtiğimiz haftalarda mevcut olma ile kendini hatırlamanın aynı çaba olup olmadığı bana üç defa soruldu, dolayısıyla belki de gösterdiğimiz çeşitli çabalara; onların nasıl farklı, nasıl benzer olduklarına bakmak için iyi bir zaman olabilir.

Başlangıç olarak, kendini hatırlama ile mevcut olmanın aynı olmadığını söyleyelim, ancak onların amacı aynıdır. Kendini hatırlamayı ya da mevcut olmayı denediğim zaman, temelde şuurluluğun yüksek bir halini çağırmayı denerim, ya da Gurdjieff’in terminolojisini kullanırsak, yüksek merkezleri uyandırmaya çalışırım. Yüksek merkezlere varmanın farklı yollarına sahibiz, çünkü farklı (psikolojik) yerlerden başlayacağımız kaçınılmazdır. Mesela eğer öğle yemeği yediğim zaman özdeşleştiğimi keşfedersem, çabalarımı kendini-hatırlama üzerine odaklamaya karar verebilirim. Bu durumda geçmiş ya da gelecekle endişelenmem, bu yüzden buna “mevcut olmak” demek, doğru lezzete sahip olmaz, ya da Ouspensky’nin dediği gibi “tada” sahip olmaz. Problem unutmuş olduğumdur, kendimi unutmuşumdur. Dolayısıyla, benim için o anda bir çaba göstermeyle ilgili duygusal hale gelmenin en etkili yolu bunu kendini-hatırlama olarak düşünmektir. Diğer taraftan, eğer öğle yemeği yiyorsam ve öğleden sonra dişçiye gitmek zorunda olduğum için kaygılıysam, o halde muhtemelen mevcut olmak açısından düşünmek isterim. Bu durumda odağım anda kalmak ve düşüncelerimin geleceğe doğru başıboş dolaşmasına izin vermemekte olur. Çeşitli çabalarımız vardır, çünkü bazı çabalar spesifik durumlarda diğerlerinden daha iyi çalışırlar.

Diğeri yerine belli bir çabayı seçerken yaptığımız şeyin bir kısmı, gösterdiğimiz çabaya duygu getirme girişiminde bulunmaktır. Çabalarımızı hareket ettirmek için duygu gereklidir. Diğeri yerine belli bir çabayı nasıl seçtiğimizi düşünmenin başka bir yolu, anın zayıflığını aramaktır. Diyelim ki aşık oldunuz. Şimdi, aşık olduğunuz kişiyle birlikte olduğunuz zaman, muhtemelen anda olmakla ilgili bir sıkıntınız olmayacaktır. O kişiyle olmak isteyeceksinizdir, ne de olsa aşıksınız. Ancak muhtemelen kolayca özdeşleştiğinizi göreceksiniz, ve böylece, bu durumda,özdeşleşmenizi gözlemlemek isteyeceksiniz ve özdeşleşmemek için çaba göstereceksiniz. Diğer taraftan, aşık olduğunuz erkek ya da kadından ayrı olduğunuzda, düşüncelerinizin onunla birlikte olduğunuz son zamanın anılarında başıboş dolaştığını, ya da onu göreceğiniz bir sonraki zaman hakkında imajinasyona düştüğünü görebilirsiniz. Bu anlarda, mevcut olmak doğru çabadır çünkü anın zayıflığı, sizin geçmişe ya da geleceğe doğru çekilip durmanızdır.

Yüksek merkezlerin farklı açıları vardır, ve yüksek merkezleri uyandırmak için gösterdiğimiz çabalar bir açıya ya da diğerine odaklanabilir. Mevcut olma durumunda dikkatimizi ana odaklamaya çalışırız çünkü yüksek halde olduğumuzda, geçip giden anın farkında olmanın, bu deneyimin bir parçası olduğunu biliriz. Kendini-hatırlama ile, Kendi’mizi hatırlamaya çalışırız, çünkü yüksek merkezler çalıştığında, kendimizi çok berrak bir şekilde görürüz.

Burada yıllar boyunca kapsamlı olarak kullandığım dokuz çaba var:

Kendini-Gözlemleme. Kendini-gözlemlemden bahsettiğimizde, genellikle içsel dünyamızdaki spesifik bir şeyleri gözlemlemekten söz ederiz. Mesela inatçılık, kibir ya da açgözlülük gibi kişilikteki bir özelliği (bir zayıflığı) gözlemlemeyi deneyebiliriz. Aynı zamanda, mesela gerginlik ya da gereksiz güç kullanma yoluyla enerji kaybedip kaybetmediğimizi görmek için hareketlerimizi gözlemlemeyi deneyebiliriz. Kendini-gözlemleme özellikle kendi üzerinde çalışmanın başlangıcında gereklidir. Başlangıçta, mesela hangi dışavurumların, belirtierin özden; hangilerinin sahte kişilikten olduğu açık değildir. Diğer bir deyişle, bir zayıflığı bir güç ile karıştırabiliriz; çünkü tipimizi, ağırlık merkezimizi bilmiyoruzdur ve henüz alt merkezler hakkında yeterince gözlem biriktirmemişizdir.

Mevcut Olma. Mevcut olma, geçmiş ve gelecek hakkındaki tüm düşünceleri uzakta tutarken, dikkatinizi şimdiki anda tutmak için bir girişimdir. Çevrenizde olan şeyleri görür ve dinlersiniz, ve konsantrasyonunuzu bunun üzerinde tutarsınız. ‘Ben bu anda, buradayım’ın farkına varırsınız. Basitçe söylemek gerekirse, mevcut olma, geçip giden anda kendinizi gözlemlemek için bir çabadır.

Kendini-Hatırlama. Burada vurgu hatırlama üzerindedir, normalde orada bulunmayan Kendi’nizi yaratmak için çaba göstermeyi hatırlıyorsunuz. Kendini-hatırlama daima bir ‘Ben burada bu yerdeyim’ hissi içermelidir. Kendinizi gözlemlersiniz, ama aynı zamanda olduğunuz yeri de gözlemlersiniz.

Özdeşleşmeme. Özdeşleşme üzerine en iyi dikkat ile ilişkili olarak düşünülebilir. Özdeşleşme yoluyla dikkat, kişinin dikkatinin objesi tarafından çekilmiştir. Genellikle ilgi çekilmesi olarak düşünülen şey, daha uç bir özdeşleşme olarak görülebilir. Eğer bir sinemada oturuyor ve filmde kayboluyorsanız, özdeşleşmişsinizdir. O anda özdeşleşmemek, koltuğunuzda otururken filmi izlediğinizi hatırlamak anlamına gelecektir. Bir açıdan özdeşleşmemek, üzerinden yola çıkılarak kendinizi hatırlayabileceğiniz bir amaç ya da bağımsız, bağlantısız bir yer bulma girişimidir.

Bölünmüş Dikkat. Bu, dikkatimizi kendimiz (iç dünyamız) ile gözlemlediğimiz ya da yaptığımız şey arasında bölünmüş olarak tutma yeteneğimize odaklandığımız yerdir. Bir müzede dikkatimi bir resme bakarak ve aynı anda buna baktığımı fark ederek bölebilirim.

Ayrılma. Genellikle ayrılmayı yalnızda kendimi nahoş bir durumda bulduğum zamanlar açısından düşünürüm. Eğer elimi yakarsam, acıdan ayrılmayı deneyebilirim. Şunu fark etmeyi deneyebilirim: işte elim, işte yüksek ben’im; onlar farklıdır. Elimden (ya da düşüncelerimden ya da duygularımdan), elim (ya da düşüncelerim, ya da duygularım) olmadığım farkındalığını tutarak ayrılırım.

Gurdjieff1Dışsal Kale Alma. Dışsal kale alma içsel kale almanın tersidir. İçsel kale alma, insanların sizin hakkınızda ne düşündüğü, sizden hoşlanıp hoşlanmadıkları ya da saygı duyup duymadıkları, size yeterli dikkat verip vermedikleriyle ilgili belirli bir tip endişe duyma yoludur. İçsel kale alma içinde kaybolduğunuzda, endişeniz diğer insanların size karşı dikkatli, özenli olup olmadığı noktasındadır. Basitçe, dışsal kale alma diğer insanlara ilişkin olarak bölünmüş dikkattir. Diğer insanlar size dikkatli, özenli olmadığı için üzülmek yerine, siz dikkatinizi onlara verirsiniz. Dinlersiniz ve onları görürsünüz, ve aynı anda dikkatinizin bir bölümünü, onları görerek ve dinleyerek o anda orada olduğunuz gerçeğine verirsiniz.

Ölçek Getirme. Bu, denemek ve duruma olan bakışınızın boyutunu büyütmek için gösterilen çabadır. Eğer bir arkadaş size hakaret ederse ve öfkelenirseniz ve onlara bağırmak isterseniz, duruma arkadaşlığınızın uzun geçmişini görmeye çalışarak ya da ikinizin de öleceğini hatırlayarak ölçek getirebilirsiniz. Mutsuzluğumuzun ve negatifliğimizin kayda değer bir bölümü, etkileşimlerimizdeki daha büyük resmi görmemenin sonucudur. Zor bir duruma ölçek getirmek için kullandığım favori ifadelerden biri şudur: “Bu da geçecek.”

Düşünceleri Durdurma. Carlos Castenada bu fikri 1970’lerde popülerleştirmeden –o buna içsel diyaloğu durdurma adını verdi- çok uzun zaman önce Ouspensky düşünceleri durdurmaktan bahsetmişti. Buradaki mesele, eğer düşüncelerimizi bir süre boyunca kontrol altında tutabilirsek, bu iç dünyamızda, eğer ısrarcı ve şanslıysak yüksek merkezler tarafından doldurulabilecek bir boşluk açar. Müzik dinlerken, birilerinin konuşmasını dinlerken ya da yürürken bu egzersizi kullanmaktan hoşlanırım.

Elbette, eğer çaba prensibini anlamazsanız bu egzersizlerin tümü anlamsız görünecektir. Buradaki prensip, her birimizde kullanmadığımız parçalar (yüksek merkezler) olduğu ve doğru tür çabayla yüksek parçaların fonksiyon göstermeye başlayabileceğidir. Bu bağlamda doğru çaba; mevcut olma ya da sürekli olarak Kendi’ni hatırlama gibi yüksek merkezlerin bir açısını ya da niteliğini ele aldığımız zaman, ve dikkat yoluyla deneyimimizin ön planında bu açıya tutunmaya kalkıştığımızda olur. Ne çalışıyorsa, ne bizlerin gerçekten yüksek merkezlere erişmesine yardım ediyorsa onunla gideriz.

Aynı zamanda, kendi deneyimlerime göre eninde sonunda tüm bu çabaların birlikte karışıp birleştiğinin söylenmesi gerekiyor, çünkü ne kadar çok çaba gösterirsek, o kadar çok şeyi bu çabalarımızın içine dahil edebiliriz. Buna bakmanın diğer bir yolu da, eninde sonunda çabaların doğrudan yüksek merkezlerden yapılabileceğidir. Başlangıçta deneriz ve başarısız oluruz ve daha sonra başarırız ve yine başarısız oluruz, ve başardığımız zaman dahi, karşılaştığımız yüksek şuurluluk halleri flaş patlamaları olarak deneyimlenir. Ancak sonra, bu türdeki içsel çalışma bir yaşam yolu haline geldiği zaman, çabalarımız yüksek halleri getirmekten çok yüksek halleri uzatmaya, genişletmeye odaklı hale gelir. Bu şu anlama gelir: Mesela ölçek getirme çabası göstermemize gerek olmayabilir; çünkü yüksek merkezler fonksiyon gösterdiğinde, bir ölçek hissi deneyimin bir parçasıdır. Yeni türden pratikler ve egzersizler bu noktada mümkün hale gelir.

Translated by Orhan Gokpinar